25 Ocak 2015 Pazar

Diyen şarkıyı bilir misiniz?

Anlamam ben anlamam, senin istediğini.
Bir kaynayıp bir soğumam, ben kana karışmam ki...
Varsın olsun yalnızlık. Gururlu kederli...
Ben aşka hiç doyamam ki.

Diyen şarkıyı bilir misiniz? 
Bu aralar ruhuma en iyi gelen şarkı galiba.
Neden, yine bilmiyorum.


21 Ocak 2015 Çarşamba

Bir Küçük Ehliyet Meselesi

Ehliyetimi alalı birkaç ay oldu henüz, sanırım eylül başında almıştım. Herkes benim ne kadar iyi sürücü olacağımı düşünürken ben içten içe trafikten korkuyordum. Pratiği ve sınavı yaptığımız yollar oldukça boş ve rahat yollardı, kafam da rahattı. Ama endişeden ölüyorum. Hatta o yüzden dalgasına ehliyeti alıp "Nasıl bir canavarı saldıklarından haberleri yok eheheh." deyip gülüyordum. Aslında hep korkumun açığa vuruşuydu bu gibi esprilerim.
Telaşlandığında soğuk kanlılığını koruyan o mucize insanlardan değilim yazıktır ki. Kitlenmek denilen şey resmen başıma geliyor. Ya aklım duruyor ya elim ayağım hareketsiz kalıyor ciddi durumlarda hatta. Trafikte de kritik bir anda ne kadar idare edebilirim vaziyeti hiç bilmiyorum. Korkuyorum diyorum ya kendimden. Oysa hep araba yarışları oynayarak büyüdüm ben ve reşit olup araba kullanmak en önde gelen hayallerimdendi. Gel gelelim hayal ettiğin gibi gitmiyor her halt işte.
Ankara'da zaten kullanma şansım olmadı araba ailemde kaldığı için. Artık kullanmam gerek ve bu iş gözümde fazla büyüyor.
Oysa en yakın arkadaşlarımdan araba işini kıvırmasını en beklemeyeceğim en telaşlı arkadaş bile 1 yıllık ehliyetiyle 40 yıllık şöför gibi dolanıyor rahat rahat ya. Belki benim de şansım yaver gider onunki gibi. Aksi taktirde alay konusu olacağım ailede :D

Özet geçeyim dedim gelip geçişimden

Bir dolu plan yapmıştım bu sene için. Ankara'ya gittiğimde iş bulacaktım, para biriktirecektim. Sürekli konsere gidip, söyleşilere, konferanslara katılacaktım, her hafta en azından sinemaya gitme olayımı sürdürecektim, bir dolu dizi izleyecektim yabancı vs...
Tabi hiçbirini beceremedim. Onun yerine yeni arkadaşlarımla sürekli gezdim tozdum, ya hep uykusuzdum ya da deli gibi uyuyordum, yurdum merkeze ve okula çok uzak olduğu, çok fazla yürümem ve metrolarda sürünmem gerektiği için bir süre sonra gezme tozma işi de "YETHER" dedirtti. Yine de bırakmadım tabi.

Çok güzel insanlar tanıdım, gerçekten kısacık zamanda dost diyebileceğim insan pozisyonuna geçtiler hayatımda bazıları. Oysa ben cidden endişeleniyordum, kimseyi tanımadan gittiğim o şehirde arkadaş edinmekte zorlanmaktan. Aksine o kadar kolay oldu ki. Birilerini tanıyorsun onlar sayesinde başka birileriyle tanışıyorsun, harika bir zincirleme! O kadar kolay oldu ki şaştım çünkü nasıl arkadaş edinildiğini unuttum sayılır. Lisenin başında o kadar çok kişi tanıdım ki ve lise bitene kadar o kişiler hep çevremde olduğu için, herkes birbirinden bir şekilde tanıdık olduğu için hatırlamıyordum.
İşin kötü yanı hiç şeker yemiyor olsam bile poğaça simit yemek zorunda kaldım, fast food a gömülmek zorunda kaldım. Sonuç mu? Şaşırmayacaksınız. Kilo aldım bu kez :D

Amaaaaa hepsi geçti. Eylüle kadar rahatım, eylülden sonrasına ise bu kez daha hazırlıklıyım. Gerçi bu yıl hazırlıktım, seneye artık ingilizce tıpa başlamış olacağım resmen. Bakalım nasıl idare edeceğim? İngilizcem yeterince iyi olduğu için hazırlık hemen hemen hiç çalışmadan geçti, bir tek yeni kelimeler ezberledim hatta onca zamanda. Ama dersleri tamamen ingilizce görecek olmak düşündürüyor tabi. Bu yüzden eylüle kadar olan boşluğumda tabi ki de ingilizceyi elden düşürmeyeceğim. Yanına da öğrenmek için başka bir dil daha belirledim. Biraz uç bir dil belirlemiş oldum sonuçta. Japonca ve japonca işine girişeli oldu biraz. Zevkli yeni bir alfabe öğrenmek öncelikle. Zaten animeler ve mangalar sayesinde Japon kültürüne ilgim vardı böylece her şey daha zevkli hale geliyor. Kendi kendime internetten öğrenmeye çalışmak süper kolay değil gerçi ama olsun. Buna değer.

    NOT:
Nihahaha artık buralarda benim de borum ötecek!!! :D

Bu sefer de baktım ki "bloga yazayım, yazayım hadi!" diye kendimi hırpalıyorum hoşuma gitti bir kere.


Pardon, Beni Siz mi Delirttiniz???

Her yeni yıl aslında bir dolu hediyeyle gelirdi. Manevi olaylardan bahsetmiyorum. Somut hediyeler. Bilirsiniz işte, atkı, eldiven, köpekli üç boyut ilizyonlu tablo, pofuduk bir pijama takımı, şirin ışıl ışıl bir kolye, sincap şekilli bir mum, bilemedin gönül alıcı parlak bir yılbaşı ağacı süsü... Bu yıl sadece bir hediye aldım onu da 2 gün gecikmeli olarak. Ama sanırım bu yıla girişimi ve bu yılın gözüken gelişimini göstermede yeterli ideal bir hediye olmuş. Pek çoğunuzun D&R, Dost Kitabevi gibi kitapçılarda gördüğünü düşündüğüm bir ajanda: "Beni Siz Delirttiniz" isimli 2015 ajandası. Aslında bu ajandayı 2014 ün sonuna doğru kendim Dost Kitapevini gezerken satın almak üzere elime almıştım sonra başka şeyler almaya karar verince başka bahara erteleyip bırakmıştım. E iyi ki de bırakmışım. Çünkü bazen bende zaten var olan şeyler hediye olarak bana yine geldiğinde bunu insanlara çaktırmadan gülümsemek komik oluyor. Aldıktan sonra bana geleceği varmış bunun demek deyip sevindim ama bir kenara atmışım ve ayın başlarından beri bulamıyordum. Ta ki dün odamda yaptığım toplama işlemine kadar.

 
Odam o kadar dağınıktı ki... Çünkü eşyalarımı koyabileceğim düzen sağlayacak eşyalar odamdan gitmiş. Daha doğrusu annem ben tıp fakültesine başlamak için Ankara'ya gidince sanki bir daha dönmeyecekmişim gibi odamdaki eşyaları başka odaya götürmüş hepsine kafasına göre eşyaları yerleştirmiş. O yüzden odada sadece düz bir masa ve gardropla çekmecelerim var yatak dışında. Ve tabi ki eve gelip valizlerimi boşalttığımda her şey o yegane masada dağ oldu. Masayı kullanmam gerekirse üstündekileri yatağa atıyordum, uyku vakti gelince yataktaki her şeyi masaya. Dün odamı toplamaya girişince masanın devasa karışık kalabalığı karşısında sandalyeme tüneyip masayı izlemeye koyuldum. Nerden başlayacağımı bilmiyordum, sanki bir parçayı bile ordan çeksem her şey yıkılacak gibiydi artık üstüme. Bunlar seni onca zaman rahatsız etmedi mi derseniz, odamda uyumak ve eşya almak haricinde uğramadığım için beni pek bağlamıyordu doğrusu. İşte ben masayı umutsuzca süzerken annem ne yapıyorsun 10 dakikadır öyle, sorusunu yöneltti kapımdan geçerken. Sorusundan aldığım güçle işe koyuldum. Ve ajandayı buldum ama masamda değil. Nasıl girmişse yatağımın altından çıktı tesadüfen, düşürdüğüm bir şeyi almak için eğildiğimde gördüm de çekip aldım.

Happy by bittersweetvenomHayatımdaki her şey iyi, hoş, keyifli ve güzel. İnsanlar, anılar, anlar... Gerçekten. Ama ben bir şekilde doyumsuzluğa kapılmış ve tüm bu güzelliklerle yetinmez ve hepsinden kaçamaya çalışır oldum son zamanlarda, kısa bir süredir. Sonra o ajadayı buldum ve adını o sefer okuduğumda daha anlamlı geldi. Beni birileri delirtti. Ama dün veya 2 hafta önce veya bir ay önce değil. Bunlarca yıldır canımı sıkmış her insandan bahsediyorum. Eski dostlar, eski sevgililer hala hayatımda olan canım ciğerim güzel insanlarım, hayatımdan gelmiş geçen tüm insanlar mutlaka ufak tefek de olsa sıkmadı mı canımı? Kimin kimsenin canını bir defalık da olsa hafiften sıkmışlığı olmamıştır ki? Hah işte ben onların hepsini kasten değil, tamamen istemeden hatırlamaya başladım. Ve sanırım bu beni birazcık insanlıktan kaçınmaya itti. Nasıl hatırlamaya başladım? Hiç düşünmediğim halde rüyalarımda karşıma çıkmaya başladı. Tabi ben bunlara yine kabus diyorum çünkü uyku isteğimi alıp götürüyor benden. Geceleri uyumam gerektiğinde bunlar yüzünden uyandığımdan veya uykumu kaçırdığından sabaha doğru sızıp kalıp günün ortasından bile geç uyanmaya başlayınca tabi sorun teşkil etmeye başladı.

 Acaba bunlarla ilgili yüzleşemediğim bir şeyler mi var? dedim ve düşündüm. Ne bileyim bir şekilde büyütülmemesi gereken şeyler bunlar. Olup biten geçti gitti sonuçta. Büyütmek hala zihnimde yaşatmak ne haddime! Bu farkındalığa  gerçek anlamda ulaştığımdan beri sanırım kendimi özgür bırakmış oldum ki artık geceleri huzurlu şekilde kafamı koyduğum an kusursuz uyuyorum.

Aylarca yazmadıktan sonra birden gelip destan yazmak da garip kaçtı kanımca. Ama esaslı bir dönüşe karar verdim. Her gün yazmakta kararlıyım bu sefer. Ve bugün belki birkaç şey daha yazabilirim, hiç belli olmaz. Açıklamak istediğim veya zihnimden atıp başbaşa kalmak istemediğim pek çok düşünce var, bir o kadar da gülünç macera ve fikirler :D

-Naryaco'dan Selamlar